Yeni iş güvenliği yasa taslağı tartışmaya açık!
24 Ekim 2011 tarihinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun tasarı taslağı yayınlandı.
Yasalaşması durumunda Türkiye’nin ilk münferit İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu olarak yürürlüğe girecek taslak için çoktan tartışmalar ve yorumlar yapılmaya başlandı…
Bu tasarı taslağını inceleyecek olursak, bugüne dek çıkartılmış benzeri düzenlemelerden oldukça farklı uygulamaların olacağını düşünmekteyim.
Bilindiği üzere 4857 sayılı iş kanununda, çalışan sayısı 50 ve üzeri olan sanayiden sayılan işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi istihdam etme zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu taslak da işyerlerinin sanayiden sayılıp sayılmama ve çalışan sayısı gibi koşullar aranmaksızın, uzman ve hekim istihdamını zorunlu kılacaktır.
Böylece tüm işyerleri kapsam altına alınacağından önemli bir karardır.
İş kazalarının çok büyük bir kısmının KOBİ’lerde meydana geldiği düşünülürse bu taslağa olumlu bir gelişme demek mümkün. Ancak küçük işletmeleri maddi anlamda zorlayacağını da belirtmek gerekir.
Şunu kabul etmek gerekir ki ülkemizde işveren olmak son derece dayanıklı olmayı ve yükümlülüklerle mücadele etmeyi gerektirmektedir.
Ancak, zorunlu yükümlülükleri yerine getirmek işverene kısa vadede maliyet ve külfet gibi görünse de uzun vadede ciddi kazanç sağlayacaktır.
Sonuç itibariyle insan sağlığını ve güvenliğini sağlamaya yönelik yatırımlar olarak değerlendirmek gerekir.
Tasarının kanunlaşması durumunda işverenler bu hizmeti Çalışma Bakanlığı’ndan yetkili Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri’nden almaları da mümkün olacaktır.
Diğer bir başlık ise,
Üniversitelerden mühendis, mimar, teknik öğretmen, fizikçi ve kimyager unvanı ile mezun olanlar (C), (B) ve (A) sınıfı iş güvenliği uzmanlık belgelerini aşamalı olarak alabilecekler.
Meslek yüksek okullarının iş sağlığı ve güvenliği bölümlerinden mezun olanlara da (C) ve (B) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesi alabilme imkânı tanınmaktadır.
Yani yüksek okul mezunu bir profesyonel sektörde yıllarca deneyim kazansa dahi A sınıfı uzman olamayacak. Sanırım bu madde epey tartışılacaktır.
Tartışılacak diğer bir konu ise,
Okullardan mezun olan kişiler hemen eğitimlere katılamayacaklar. Bir müddet iş dünyasında çalışma mecburiyeti aranacak.
Mühendislik, kimya, fizik gibi bölümlerden lisans düzeyinde mezunlar sektörde iki yıl çalıştıktan sonra iş güvenliği uzmanlık eğitimi alabilecekken, iş sağlığı ve güvenliği bölümü mezunlarından dört yıl çalışma şartı aranacak.
Bu durumda üniversiteden mezun olup iş bulma umuduyla bu eğitimi almak isteyenlerin önüne çok ciddi bir engel çıkmaktadır.
Yeni mezun da olsa iş güvenliği uzmanlık belgesine sahip bu gençler sanayide işe alınma konusunda tercih edilirken bu durum iş arayan yeni mezunlarımız için olumlu karşılanmayacaktır.
Diğer önemli gelişme de artık bir işyerinde çalışacaklar, işe girişlerinde, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılamayacak.
Sağlık raporları; işyerinde ya da işyeri dışında hizmet veren sağlık ve güvenlik biriminde görevli olan işyeri hekiminden alınacaktır.
İşveren acısından zorunluluk getiren bir kısıtlama gibi algılansa da ileriki zamanlarda hem işvereni koruması hem de çalışanın sağlığı açısından önemli bir uygulama olduğunu düşünüyorum.
İncelenmesi gereken bir diğer maddeler ise;
Asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunan ve alt işverenin aldığı işin altı aydan fazla sürdüğü hallerde, asıl işveren ve alt işverenin her birinin çalışan sayısının 50’den az ancak toplam çalışan sayısının 50’den fazla olması durumunda, iş sağlığı ve güvenliği kurulu asıl işveren tarafından kurulur.
Bu Kanun’un 5’inci maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden işveren veya işveren vekiline bin Türk Lirası idari para cezası verilir.
İşveren, başka işyerlerinden çalışmak üzere kendi işyerine gelen çalışanları, yapacakları işlerde karşılaşacakları sağlık ve güvenlik riskleri ile ilgili yeterli bilgi ve talimatları içeren eğitim aldığına dair belge olmaksızın işe başlatamaz.
Bu Kanun’un 7’nci maddesinin birinci fıkrasına aykırı olarak; işyerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirmeyen işveren veya işveren vekiline görevlendirmediği her kişi için 5 bin Türk Lirası idari para cezası verilir.
Aykırılığın devamı halinde; görevlendirmediği her kişi ve takip eden her ay için aynı miktar idari para cezası uygulanır.
Evet, yeni iş sağlığı güvenliği kanunu ciddi cezalarla geliyor.
Artık işletmelerde bu konunun çok daha ciddiye alınması gerekecek.
Cezalar ve kanun tasarı taslağı ile ilgili yorumlarımı haftaya da paylaşmak üzere…
Sağlıklı günler dilerim.
yazan :Güler ÖZKARTAL
http://www.kentgazetesi.com/habergoster.aspx?id=22848
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.