Y a n g ı n K u l e s i
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi
www.guvenlicalisma.org
16 Kasım 2011
Geçtiğimiz İki Hafta Neler Oldu?
* Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesinde kurulan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu ile uluslararası yatırım danışmanlığı şirketi The Boston Consulting Group’un hazırladığı Türkiye’nin Küresel Üstünlükleri başlıklı rapor 27 Ekim’de yayınlandı. Rapor, yüksek işsizliği, uzun çalışma saatlerini, ucuz ama üretken işgücünü ve hatta hastalık izni alınan gün sayısının az olmasını Türkiye’nin üstünlükleri arasında sıralıyor. Raporda Türkiye’nin geniş ve büyüyen nüfusunun büyüyen bir işgücü havuzu yarattığından da övgüyle bahsedilerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “üç çocuk” ısrarının nedeni açıklığa kavuşturuluyor. Raporda yabancı sermayeyi cezbetmek için kullanılan verilerden biri olan ve yüzde 12’ler gibi yüksek bir seviyeden seyreden işsizlik oranlarının istihdama elverişli bir işgücü havuzu yarattığı anlatılıyor.
Geçtiğimiz haftalarda Türkiye gündemini işgal eden konulardan biri “az çalıştığımız”dı. En son Enerji Bakanı Taner Yıldız bu gerekçeyle çalışma saatlerini öne almayı önermişti. Oysa konu yabancı sermayeyi cezbetmek olunca az değil çok çalıştığımız gerçeği ortaya çıkıyor. Rapora göre Türkiye Avrupa’da haftalık çalışma saatleri en uzun ülke. AB ülkelerinde haftalık çalışma saatleri 40-43 saat arasında değişiyorken, Türkiye’de bu rakam 53.7.
Raporda bir yılda ortalama olarak işçi başına hasta olunan günler çıkartılmış. Buna göre işçilerimiz “sağlam”. Türkiye’de işçiler yılda ortalama 4.6 gün hastalık nedeniyle işe gelmezken, AB ülkelerinde bu rakam 5.7 ila 22 gün arasında değişiyor. Kuşkusuz bu durum Türkiye emekçilerinin sıhhatini değil hasta olmalarına rağmen işe gelmeye zorlanabildiklerini gösteriyor…
* Van’daki ilk depremin ardından TMMOB, Valilik ve yerel yönetimleri ziyaret ederek hasar tespit çalışmaları için nitelikli ve yeterli sayıda mimar ve mühendisi bölgeye sevk etme teklifinde bulunmuş, ancak bu teklif kabul görmemişti. 9 Kasım’da saat 21:23’te gerçekleşen 5.6 büyüklüğündeki depremde de ikisi gazeteci olmak üzere 40 kişi hayatını kaybetti. Peki ama hasar tespit çalışmaları yapılmamış mıydı? Devlet nasıl oldu da, deprem uzmanlarının sağlam bir binayı asla çökertmeyecek bir büyüklük olduğunu söyledikleri 5.6 büyüklüğündeki bir depremde yıkılacak kadar hasarlı Bayram Oteli’nin kullanılmasına izin verdi? Oysa gerçek ortadaydı. Acil afet yönetim sistemi işlemiyor ve bedelini Van halkı ödüyordu…
* AKP iktidarının tartışmaya açtığı “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağı” ile ilgili görüşlerimizi ise Kasım ayı sonunda yapacağımız aylık değerlendirmede ele alacağız…
Emek Örgütlerinden Açıklamalar
BTS: Karayolu değil demiryolu
Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS), bayram tatilinde meydana gelen kazalara ilişkin yaptığı açıklamada, “Trafik kazalarının asıl nedeni karayolu ağırlıklı ulaştırma sistemidir” dedi. Ancak AKP’li yetkililer deprem vergileriyle “duble yol yaptık” şeklinde savunmalara devam ediyor.
Kurban Bayramı tatilinde 68 kişinin hayatını kaybettiği 300’den fazla kişinin yaralandığı trafik kazalarını ele alan Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS), yaşanan can kayıplarının önlenmesi için karayolu ağırlıklı ulaşımdan vazgeçilmesi gerektiğini vurguladı. 2010 yılında trafik kazalarında 4.045 kişinin yaşamını yitirdiğini ifade eden BTS Genel Başkanı Yavuz Demirkol, istatiksel verileri ele alarak karayolu taşımacılığının % 92 düzeyinde olduğunu ve demiryolu taşımacılığına ağırlık verilmesi gerektiğini kaydetti…
İMO’dan deprem eleştirilerine yanıt
Van depreminde yaşanan yıkımın ve ödenen bedellerin asıl sorumlusunun karar alıcılar ve uygulayıcılar olduğunu teslim etmek zorundayız. Zira 1999‘da yaşanan depremlerin ardından Türkiye‘nin deprem gerçeği pek çok platformda masaya yatırılmış, deprem zararlarını azaltmaya yönelik, ekonomik açıdan makul ve uygulanabilir nitelikte çalışmalar birçok bilim insanı ve İnşaat Mühendisleri Odasının da aralarında bulunduğu pek çok kurum tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştır…
DİSK: Halkı düşünmediğiniz ortada… Peki siz kimleri düşünüyorsunuz?
Vicdanın ve adalet duygusunun köreltilmesinin bizzat yöneticiler tarafından kışkırtıldığı bir ülkede yaşadığımız hayal kırıklıkları artık yerini “hayat kırıklıkları”na bıraktı. 600 yurttaşımızı yitirdiğimiz 7.2’lik depremin ardından Van’da meydana gelen 5.6’lık ikinci bir depremde şu ana kadar 12 yurttaşımız yaşamını kaybetti.
Van depremi için yardıma gelen ve kendi ülkesinde 8 şiddetindeki depremlerde dahi can kaybı yaşanmayan Japon doktor Atsushi Miyazaki’yi 5.6’yla “öldürmeyi başaran” bir ülke olma ünvanını kazandık. Yetmedi!. Doğal afetlere, iş kazalarına “hükmedemeyenler”, yurttaşlarını susturma konusunda “hüküm-et” olduklarını kanıtlamaktan geri kalmadıklarını bir kez daha gösterdiler…
TTB: ‘G(ö)reve hazır olun”
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) çağrısıyla dün (12 Kasım) Ankara’da bir araya gelen Türkiye (Büyük) Hekim Meclisi AKP tarafından çıkartılan kanun hükmünde kararnameleri değerlendirdi. Meclis, oy birliği ile aldığı kararda “663 sayılı KHK yok hükmündedir. Mesleğimizi toplum ve birey yararına uygulamaya ve geliştirmeye devam edeceğiz” denildi.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji Binası’nda gerçekleştirilen Türkiye (Büyük) Hekim Meclisi’ne Türkiye’nin dört bir yanından 450 hekim katıldı. Başta tabip odalarının ve uzmanlık derneklerinin yöneticileri, TTB Büyük Kongre delegeleri, kol/komisyon/çalışma grubu üyeleri, tabip odası aktivistleri olmak üzere tüm hekimlerin katılımına açık olan toplantının tek gündem maddesi 2 Kasım 2011 gece yarısı yayımlanan 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) oldu…
Söyleşiler / Raporlar
‘Olmaz iş kazası diyemeyiz’ (Ekim 2011 iş kazaları raporu) – Sendika.Org
“Olmaz iş kazası diyemeyiz”. Bu sözler Tuzla’da 18 Ekim’de meydana gelen bir iş kazası sonrasında işçiyi hastaneye götürecek olan bekçi tarafından sarf ediliyor. Bunun nedeni patronun bekçiye “İş kazası dedirtmeyeceksin” demesi ve bunu sıkı sıkı tembihlemesi.
Patron kısmen haklı, bunlar iş kazası değil. Kazanın olacağı öngörülüyor ve önlemler alınmıyorsa bu kaza olmaz, olsa olsa planlı cinayet olur.
18 Ekim’de TBMM’de meydana gelen bir iş kazası, Tuzla’daki patronun davranışının kaynaklarından birini ortaya çıkartır nitelikteydi. Mucur boşaltımı sırasında üzerine mucurların düştüğü işçi ağır yaralandı. TBMM’de iş alan firmanın işçi sağlığı ve iş güvenliği hususlarına ne kadar dikkat ettiği, ihaleyi veren TBMM’nin yani devletin tepesinin de firmayı ne ölçüde denetlediği bu kazayla birlikte gözler önüne serildi…
Van’da Valilik inşaat mühendislerini reddediyor – Şemsettin Bakır ile söyleşi
Valilik 23 Ekim depremi sonrası hasar tespiti çalışmaları için yardım teklif eden İnşaat Mühendisleri Odası’na Van – Edremit depremi sonrası bir kez daha olumsuz yanıt verdi. Van’da 23 Ekim’de gerçekleşen, 600 civarı kişinin öldüğü, 3 bine yakın kişinin de yaralandığı 7,2 büyüklüğündeki depremin adından dün (9 Kasım) meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki depremde de pek çok bina çöktü ve aralarında arama-kurtarma ekibi çalışanları ile gazetecilerin de bulunduğu çok sayıda kişi hala enkaz altından kurtarılamadı.
Yaşanan ilk deprem sonrası binalarda yapılan denetlemeler hakkında bianet’e konuşan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı İnşaat Mühendisleri Odası Van Şubesi (İMOVAN) Başkanı Şemsettin Bakır, 7,2 büyüklüğündeki deprem sonrasında ellerinden geldiği kadar binalarda hasar tespit çalışması yaptıklarını söyledi…
Çevre ve Halk Sağlığı
2011 TTB Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun
Türk Tabipleri Birliği tarafından 1991 yılından bu yana Türkiye’de halk sağlığı disiplininin gelişiminde önemli bir yeri olan Prof. Dr. Nusret Fişek anısına “Türkiye’de halk sağlığı alanına önemli katkıları olmuş, halk sağlığı konusunda iz bırakır çalışmalar yapmış veya hizmetler vermiş gerçek ya da tüzel bir kişiyi (ya da kişileri) ödüllendirerek, halk sağlığının gelişmesine katkıda bulunmak” amacıyla verilmekte olan TTB Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü 2011 süreci tamamlandı. Ödül jürisi 8 Ekim 2011 tarihinde toplanarak gerekçeli kararını TTB Merkez Konseyi’ne yazılı olarak bildirdi.
Jürinin aldığı karara göre 2011 Yılı TTB Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü’nün, Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’na verilmesi kararlaştırıldı…
Belgesel / Sinema
Cebimde kan var – Frank Piasecki Poulsen
21. yüzyılın en vazgeçilmez cihazlarından biri olan cep telefonları insan hayatını kolaylaştırmasının yanı sıra kapitalizmin ellerinde bir dizi sorunu da beraberinde getiriyor. Türkiye’de yıllardır yoksul semtlere kurulan baz istasyonları bölge halkını kanserle tehdit ederken, yapımı tamamlanan bir belgesel film sayesinde cep telefonu üreten bir dizi firmanın Kongo’daki iç savaşta önemli bir yer tutuğu anlaşıldı.
‘Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde 15 yıldır süren iç savaş, ‘cep telefonu yapımında’ kullanılan minerallerin çıkarıldığı madenlerin geliriyle finanse ediliyor. Danimarkalı yönetmen Frank Piasecki Poulsen, insanların ölümüne sebep olan cep telefonlarının üretim hikâyesini anlattığı belgesel filmi (Blood in the Mobile) “Cep Telefonundaki Kan”la kapitalistlerin ezilenler üzerindeki kirli oyunlarından birine vurgu yapıyor…
Kitaplar / Broşürler
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Alanında Temel Bilgiler Broşürü – TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu İSİG Komisyonu
Ülkemizdeki önemli sorunlarımızdan birisi iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle her yıl binlerce insanımızın ölmesi, onbinlerce insanımızın sakat kalması, sağlığını yitirmesi ve acı çekmesidir. Bu durumun en önemli nedenleri; işçi sağlığı ve iş güvenliğine yeterli önemin verilmemesi, yasalardaki sorunlar, denetim eksikliği, sermayenin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanını maliyet olarak görmesi ve kar hırsıdır.
Mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları da bu süreçte çok yönlü olarak yer almaktadırlar. Bir çok meslektaşımız iş kazaları sonucunda yaşamını kaybetmiş veya çeşitli sağlık sorunlarına maruz kalmışlardır. Bir çok meslektaşımız da çalıştıkları işyerlerinde yaşanan kazalardan sorumlu tutularak hapis ve para cezalarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Öte yandan yaşanan acılar ve yol açtığı sonuçlar cezalar ve maddi bedellerden çok daha ağırdır…
AKP’nin KHK’leri ve TMMOB
AKP‘nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana Türkiye neoliberalizmin şekillendirdiği hızlı bir değişim sürecine girdi. AKP‘nin her seçimde oylarını artırarak yeniden iktidara gelmesi ile bu dönüşüm kendi ifadeleri ile “çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa” hızlanarak sürdü. Türkiye‘de ekonomiden siyasete, toplumsal yaşamdan kamu yönetimine yeniden yapılandırma politikalarıyla, hayatın tüm alanları emperyalizmin yeni döneminin gereklerine göre şekillendirildi.
AKP‘ye bu da yetmedi. Genel seçimlere 2 ay kala, Meclis‘i devre dışı bırakan, hükümete 6 ay süreyle Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisi veren Yasa, TBMM‘nin 6 Nisan 2011 tarihli oturumunda kabul edildi. “Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir Şekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Teşkilat, Görev ve Yetkileri İle Kamu Görevlilerine İlişkin Konularda Yetki Kanunu”yla AKP 6 aylık dönemde 35 adet Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkararak, bakanlıklar kurdu, kapattı, birleştirdi, ayırdı. Kamu yönetimi baştan aşağı yeniden şekillendirilirken meslek alanlarımız, mesleğimiz ve örgütümüz üzerine planlanan değişikliklere ilişkin yasal zeminin oluşturulmasının da ilk adımları atıldı…
Duyurular
Sağlık Çalışanlarının Sağlığı 3. Ulusal Kongresi: 18 – 20 Kasım 2011 / Ankara
Sağlık çalışanları ve hastalar açısından sağlık ortamının kaosa dönüştüğü bugünlerde sağlık çalışanları açısından çalışma ortamları ve koşulları gittikçe kötüleşiyor. Taşeron çalışma koşulları yaygınlaşırken sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet olayları da artmakta. Siyasi iktidar bilinçli olarak çeşitli vesilelerle halkla, sağlık çalışanlarını karşı karşıya getirerek siyasi güç ve rant elde etmek istemektedir. Tüm bunların ışığında sağlık çalışanlarının güvensiz çalışma koşulları artık dayanılmaz boyutlara ulaşmış, çözümü zorunlu bir hale gelmiştir. Yürütülen “Şiddete Sıfır Tolerans” çalışmaları, “Sağlık Hizmetinin Üretildiği Alanlarda İşçi Sağlığı ve İşgüvenliği” çalıştayı ve bu çalıştayın sonucunda da “Sağlık Çalışanlarının Sağlığı” mücadele hattı ortaya çıkmıştır. “Sağlık Çalışanlarının Sağlığı” mücadele hattı sağlık alanına özgü daha önce yapılmış olan çalışmaları ve bu çalışmaları gerçekleştiren sağlık meslek kurumlarını bir araya getirmek amacıyla oluşturulmuştur. Bu birlikteliğin sağlık çalışanlarının sağlığı konusunda daha etkin mücadele sürdüreceği öngörülmüştür.
Makaleler
Fukuşima, Van ve Akkuyu – Özgür Gürbüz
11 Mart 2011′de Japonya’daki depremin ardından Fukuşima Nükleer Santrali’nde dünyanın en büyük nükleer kazalarından biri meydana geldi. Yaklaşık 90 bin kişi evlerini terk etti. O gün bugündür prefabrik evlerde veya toplu halde belli merkezlerde yaşıyorlar. Santrale 20 km kala yasak bölge başlıyor. Mali değeri bugün 20 milyar doları bulan dört reaktör hurdaya çıktı. Nükleer santralin işletmecisi Tepco firmasının ödeyeceği tazminatların 52 milyar doları bulabileceği belirtiliyor. Kyodo kaynaklı bir habere göre radyoaktif kirliliğe maruz kalmış bölgelerin temizliği için ayrılan miktar da 2,87 milyar ABD doları…
Medyatik bağış fiyaskosu… – Nihal Kemaloğlu
Japonların Van depremzedeleri için zarfa koyup gizlice görünmeden Türk Büyükelçiliği’ne bıraktıkları yardımlara karşılık ülkemizde medya kuruluşlarının düzenlediği ‘bağıra bağıra bağış’ kampanyasının gösterişli hasılatı ekranlarda kaldı. Medyanın ‘Van İçin Tek Yürek’ kampanyalarında toplandığı açıklanan 127 milyon lira bağış, bir hafta sonra 27.8 milyon lirada donmuş gözüküyordu. 100 milyon liralık ‘duygusal ajitasyonumuz’ yerine ulaşmamıştı…